Aslına bakarsanız yazacak o kadar fazla şeyim var ki sırf üşendiğimden cümlelerimi kısaltma amaçlı basitleştirip bi' hiç yaratıyorum ya da işimi indirgeyerek kısa zamanda büyük işler başarabileceğimi zannediyorum, tıpkı burda olduğu gibi.
Yok lan ŞUNU görünce bi titreme geliyo da ondan her şeyi bırakıyorum.
Hadi öpüldünüz
Feriştah'ın Defteri
Şişman değil balık etli.
5 Ekim 2012 Cuma
24 Eylül 2012 Pazartesi
Ben de 2 Bacaklıyım, Uzun Kısa Ne Farkeder

Uyandım.
Boyum kadar bacakları olan hatunların kahvaltı sonrası spor
yaptığı bu saatlerde hayvani hallerde yattığım yatağımda ağzımı yastığıma akıta
akıta alarmımı ertelemeye çalıştım, sürekli yanlış yerlere bastığımdan olacak
ki sesi git gide artıyordu pes edip kalktım. Üstüme kıyafetlerimi geçirdim ve
yola çıktım. Yürürken yanımdan yıllık vergisi, KPSS ile atanan bir mühendisin
36 aylık toplam maaşına denk ve son derece bakılası bir araba durdu. Önce
korktum çantamdaki biber gazına uzandım, sonra camı indirdi içerden gelen latin
müzikleri eşliğinde biber gazını bırakmam gerektiğini anladım. Sürücü genç ile
göz göze geldim,
“Oyş aragazın olayım” diyordum ki
“afedersiniz Amerikan büyükelçiliği nerede acaba?” diye sordu. Bildiğim bir yerdi, ama insan önce bir :
“Oyş aragazın olayım” diyordum ki
“afedersiniz Amerikan büyükelçiliği nerede acaba?” diye sordu. Bildiğim bir yerdi, ama insan önce bir :
-“nasılsınız?, ne kadar hoşsunuz kesin size aşık oluyorum!, bacaklarınız kesinlikle çarpık değil, hem olsa bile ben çarpık bacak da severim ayrıca dev bacaklar çok itici! martılara simit kuğulara ekmek atalım mı?”
ya da
-“buyrun gideceğiniz yere kadar götüreyim hem sonrasında da
özgürlük anıtından 10 sene sonra olacak olan düğünümüzde havai fişek attırırken
helikopterden çikolata yağdırırım senin için”
der dimi. Demez mi… Tamam
en azından nasılsınız der… Fazla
oldu sanki, evet evet nasılsın
demeli hem daha kısa.. Neyse duymak istediklerimi duyamayınca ben de yanlış bir
adrese yönlendirdim beyaz arabalı prensi.
Teşekkür etti ve gitti..
İlerledim, ilerlerken üzerime çöken ısınma hali kemiklerimin
yeterince D vitamini aldığının işaretiydi hemen karşıdaki kafeteryaya girdim ve
karşılaştığım manzara Tarkan filmlerinden
farksızdı hatta yanında sütunumsu dev
bacaklı kadın ve şarap olan, vahşice et yiyen adamlarla doluydu bunun üzerine
tereddüt dolu bakışlarım garsonu endişelendirmiş olmalı ki “sizi şuraya alalım
hanımefendi” diyerek beni en nezih masasına oturttu elime bir de gazete
tutuşturup siparişimi aldı.

“Kürtaj yasasını çıkartacağız”
Detaylarını okudum.
Evet, konu yine kadın ve ona hükmetmeye onu anlamadan
yönetmeye çalışan kimseler. Kadın ve erkek eşittir ama bu aynı olduklarını
anlatmaz, kabul. Fiziksel üstünlükler, kendilerine has özellikler onları
birbirinden ayırır. ‘bir erkeğin kadına bir şeyleri dayatması onun acizliğini
gösterir’ çok klasik bir laf olacak belki ama bu böyle şefim.
·
Önce kadınların giyim-kuşamıyla sonra da bacak
aralarıyla ilgili kararlar verip duruluyor, ahlak polisleri fazladan mesai
yapıyor.
·
Tecavüz ile dünyaya gelen bebeklere bakılacağı
söyleniyor.
Aman Allah’ım neler duyuyoruz böyle!
Şimdi senin kızına gelecek itin biri tecavüz edecek, kızın
hamile kalacak sen de bunu sineye çekeceksin, “hanım torun geliyor hoh hoh hoh”
diyerek adile naşit gülüşü tadında ortalıkta dolaşacaksın.
Bırak allasen.
Arkadaş keşke erkekler de doğurabilseydi.
Kadın zaten kürtaj kararı alarak bir sürü buhran geçiriyor;
erkeği düşünüyor, ailesini düşünüyor, çocuğun geleceğini hazırlayıp
hazırlayamayacağını düşünüyor, kendisini düşünüyor. En son kendisini düşünüyor.
Böylesine özel bir halin yasalaştırılması ne kadar doğru bunu ancak bayanlara;
“onlar hepimizin kızları” gözü ile bakılırsa sanırım daha iyi anlaşılabilir…
Ya da anlaşılamaz.
Kahvemdeki son yudumumu alıp gazeteyi katladım. Kapıya doğru
bakarken yanlış yere yönlendirdiğim prens, yanında dev bacaklı bir sarışın ile
ay savaşçısı ve ona kırmızı güller bırakan gizemli genç gibi, sarışının takata
tukata topuk sesleri eşliğinde içeri girdiklerini gördüm.
Gülüştüler, yiyiştiler, yediler, içtiler.
Sarışınla prens enerjilerini aldıktan sonra kavga etmeye
başladılar, dev bacak orayı terketmek üzere tak tak kapıya doğru yürüdü mekândan
çıkmak üzere ayağını kapıdan dışarı atar atmaz topuğunun aşırılığı sebebi ile
sarsılıp ayağını burktu, yardım etmek isteyen garsonu eliyle tersledi.
Bense bu sırada beyaz arabalı prensin gözüne takılmışım
-hani anlarız ya biri bize bakınca gayri ihtiyari biz de ona bakarız-
bakışlarını yakaladım, 2 cm’lik bacaklarımla hesabımı ödedim ve dev bacağa
yardım ettim…
Otobüse binmek üzere durağa gidip oturdum, 3 dakika önce büfeden aldığım suyumu enseme tuttum. Hemen yanımda bir sarışın karşısındaki adama hararetli bir şekilde bir takım şeyleri hiddetle anlatıyordu. Bir arı eksik dedim, saniyesinde eliyle savuşturma hareketi yaptı. Karnını tuttu,
“zamanı değil”
diye bağırarak tüm şehri inletip dev bacaklarıyla kaldırım taşlarını çatlatarak uzaklaştı. Otobüs geldi, bindim ve gittim.
Dev bacaklarınız olabilir veya olmayabilir. Sarışın da olabilir veya olmayabilirsiniz. Bundan böyle dev bacaklar ve sarılar ciğerimsiniz sadece adonis adaylarıma sulanmayın yeter.
Ps: Kışın ugege/ag/ugg giydim, evet bunu yaptım.
Adeta elfler yanında bir hobit gururu ile giydim.
Ps-2: Yüzyıl önce yazdığım fakat yayınlayamadığım için henüz yayınlıyorum, zamanı kendime senkronize edeceğim, az kaldı az.
21 Eylül 2012 Cuma
Ben kimim? Blogun amacı nedir?
Merhaba.
Ben Ferro. Şarkıcı soyadı, ilaç ismi, Feriştah kısaltması diye düşünebilirsiniz ya da bambaşka bakış açılarından bana ulaşabilirsiniz. Bu blog "milletin kızları"nın aileme vermiş olduğu yetkiye dayanarak beni benden almasıyla açılmıştır.
24 yaşında ekonomik özgürlüğü olan buna rağmen baba bursu olmadan bir adım ileri gidemeyen hatunum. Baba bursu olmadan yaşayamayışım parayı hala idare edemememden kaynaklı yoksa oldukça taşaklı bir işim, saygılı bir konumum var. Nabza göre şerbeti de beceririm ama her şeye rağmen biri "aa bak kuş" diyerek geyik yapsa parmağıyla gösterdiği yere bakıp "hani" diyecek kadar saf bir yaratığım.
İçerik kısmına gelince, yer yer dedikodu, bazı bazı bilim olacağı gibi anne-baba-çocuk, hoca-öğrenci, advisor-asisstant, kız-erkek ilişkileri üzerinde de ilerleyen zamanlarda bolca makale bulabileceksiniz.
Şimdiden hepinize keyifli okumalar, umarım zaman kaybı diye nitelendirmezsiniz.
Öpüyorum efenim.
Ben Ferro. Şarkıcı soyadı, ilaç ismi, Feriştah kısaltması diye düşünebilirsiniz ya da bambaşka bakış açılarından bana ulaşabilirsiniz. Bu blog "milletin kızları"nın aileme vermiş olduğu yetkiye dayanarak beni benden almasıyla açılmıştır.
24 yaşında ekonomik özgürlüğü olan buna rağmen baba bursu olmadan bir adım ileri gidemeyen hatunum. Baba bursu olmadan yaşayamayışım parayı hala idare edemememden kaynaklı yoksa oldukça taşaklı bir işim, saygılı bir konumum var. Nabza göre şerbeti de beceririm ama her şeye rağmen biri "aa bak kuş" diyerek geyik yapsa parmağıyla gösterdiği yere bakıp "hani" diyecek kadar saf bir yaratığım.
İçerik kısmına gelince, yer yer dedikodu, bazı bazı bilim olacağı gibi anne-baba-çocuk, hoca-öğrenci, advisor-asisstant, kız-erkek ilişkileri üzerinde de ilerleyen zamanlarda bolca makale bulabileceksiniz.
Şimdiden hepinize keyifli okumalar, umarım zaman kaybı diye nitelendirmezsiniz.
Öpüyorum efenim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kimler geldi kimler geçti




































